2010-11-01

BAĞDAT KARABULUTLAR ALTINDA



Sene, Hicrî 666 (Mîlâdî 1258). Aylardan Muharrem, günlerden cumartesi, Moğol orduları Bağdat'ı, doğudan ve batıdan istilâya başlamış, şehri ateşe vermişlerdi. Her yerden duman ve alev yükselmiş. Bağdat simsiyah bulutların altında karalara bürünmüş. Ve ardından Moğol orduları şehre girmişler, yaşlı genç, erkek kadın, çoluk çocuk demeden kimi bulurlarsa kılıçtan geçirmişlerdi.

İnsanlar korkularından kuyulara, ahırlara saklanmış ve günlerce buralardan çıkamamışlardı.Tarihçi İbn-i Kesîr'in ifadesiyle: "Beldelerin en alımlısı olan Bağdat, harabeye döndü. Şehirde çok az insan kaldı, onlar da korku, açlık, sefalet ve zillet içindeydiler. Mezardan çıkan cenazelere dönmüşlerdi.

Baba evlâdını, kardeş kardeşi tanımaz olmuştu. Sekiz yüz bin civarında insan ölmüştü. Innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn."Yıl, Hicret'in 1424'ü, aylardan Muharrem, günlerden cumartesi (29 Mart 2003). Yânî Moğolların Bağdat'ı yakıp yıkmalarından 756 sene sonra akşamın alaca karanlığında Bağdat semalarında bu kez Amerikan ve ingiliz uçakları dolaşıyor, ezan ve tekbir sesleri arasında şehir alev alev yanıyordu.

Simsiyah bulutlar karabasan gibi sarıyor şehrin etrafını. Manzara hemen hemen aynı: Patlama, gürültü, duman, gözyaşı, feryat, figan. Değişen tek bir şey var: Silahlar ve ölüm makineleri. Böylece, ibret alınmadığından tekerrür ediyor, Bağdat'ın tarihi...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar