2011-04-25

Selanik Yahudilerinin Cumhuriyet Döneminde Katlettiği Şehidimiz; Ali Şükrü Bey

Selanik Yahudilerinin Cumhuriyet Döneminde Katlettiği Şehidimiz; Ali Şükrü Bey


Sabetaycı kripto Selanik Yahudilerinin Cumhuriyet Döneminde planlarını bozması sebebi ile Katlettiği Şehidimiz; ALİ ŞÜKRÜ BEY...

Ali Şükrü Bey, (doğumu 1884 - ölümü 27 Mart 1923).

Trabzon mebusu olarak Son Osmanlı Meclisi Mebusanı (1920) üyeleri arasında yer almış, ardından TBMM 1. Dönem'de yine Trabzon milletvekilliği yapmış, Meclis'te İkinci Grup'un lideri olarak ön plana çıkmış, 1. Dönem içinde Mustafa Kemal'e olan muhalefeti nedeniyle Topal Osman tarafından öldürülmüş siyasetçidir.

Ali Şükrü, deniz yüzbaşı rütbesindeyken askerlikten istifa ederek siyasete atılmış, İttihat ve Terakki'ye muhalif bir çizgi izlemişti. İngilizlerce İstanbul'un işgalinden son Osmanlı Meclisi Mebusan'ının Misakı Milli kararını almasında rol oynamış, ardından Mustafa Kemal'in çağrısına uyarak Ankara'ya gelmişti.

Dini hassasiyetleri ve karşı çıktığı konularda sözünü sakınmamasıyla dikkati çeken Ali Şükrü, bu özellikleri dolayısıyla Mustafa Kemal'e muhalif milletvekillerinin çevresinde kümelendiği kişi oldu. Mustafa Kemal'in 'Hakimiyeti Milliye Gazetesi'ne karşılık 'Tan Gazetesi'nı neşretmeye başladı. İngilizceye hâkimiyeti sayesinde Ankara'nın izlediği siyasetin uluslararası alandaki yansımalarını dış basından takip ediyor, özellikle Lozan müzakerelerinin gidişatıyla ilgili olarak zaman zaman TBMM'ye verilen resmi bilgiyle dış kaynaklı haberler arasında çelişkileri gündeme getiriyordu. İsmet İnönü'nün Lozan'da, 'hariciyeci olmaması sebebiyle' acemice davrandığı, daha ötesi TBMM'nin verdiği yetki sınırlarının dışına çıkarak müzakereleri yürüttüğü kanısındaydı. Tuğgeneral İsmet Paşa'nın Balkanlarda kabul ettiği sınırların 1. Dünya Savaşı başladığındaki sınırların gerisinde olmasını ve Batı Trakya'nın Yunanistan'a verilmesini kabul etmiyor, Lozan müzakerelerine katılan heyetin, TBMM tarafından kabul edilen Misak-ı Milli hudutlarına uyması gerektiğini söylüyordu. Müzakerelerin kesilme ile sürme arasında kaldığı dönemde ortam iyice gerginleşmişti. Hatta Mustafa Kemal ve Ali Şükrü karşılıklı silah çekme noktasına gelmişlerdi. Nitekim TBMM çoğunluğunun Ali Şükrü'yü bu konuda desteklemesi neticesi Mustafa Kemal Paşa 1923 yılında 1. Meclisi fesh ederek 2. Meclis için seçimler yapılacağını belirtti.

Böyle bir ortamda, Mustafa Kemal'in korumalığını yapan Giresun Müfrezesi'nin reisi Topal Osman'ın adamlarınca Samanpazarı'nda birliğin kaldığı eve götürülmüş ve orada Topal Osman ve adamları tarafından öldürülmüştür. Ali Şükrü, Ankara yakınlarındaki Mühye köyünde geceyarısı gizlice gömülmüş, günler sonra bir çobanın ihbarıyla cesedi bulunmuştur. Sonraki günlerde Topal Osman hakkında Mustafa Kemal tarafından yakalama emri çıkartılmış, evi kuşatılmış, Osman ve adamlarının tamamı, bazıları beyaz bayrak çekip teslim olmak istemelerine rağmen, çıkan çatışmada öldürülmüşlerdir.

Ali Şükrü Bey cinayetiyle, yakın tarihin seyri değişti.

Ali Şükrü Bey cinayeti bugün hâlâ aydınlatılabilmiş değil. Meclis'te 27 Mart 1923'te işlenen bu ilk cinayetin artık mutlak sûrette aydınlatılması gerekiyor. Aksi halde, yakın tarihin doğru şekilde anlaşılması, anlatılması, öğrenilmesi, öğretilmesi mümkün görünmüyor. Zira, hemen o gün ve o tarihte, özellikle Türk siyasî tarihinin seyri değişmiştir..

Meselâ: Yeni seçim kararı alındı; muhalifler birbirine gözdağı verdi; vekiller hayatından emin olmamaya başladı; Lozan antlaşması karambole getirildi; gizli celselerde muhalefetin sesi kıstırıldı; vesaire... Evet, tâ cinayet gününe kadar da Meclis'te iki grup vardı ve bu durum gayet normaldi.
Birinci grubun başını M. Kemal ile İsmet Paşa, ikinci grubun başını ise Ali Şükrü Bey ile Hüseyin Avni Bey çekiyordu. İkinci gruptakiler, Lozan görüşmelerinin Avrupa basınındaki yansımaları ile Meclis'e sunulan bilgiler arasında ciddî çelişkiler olduğunu, deliller göstererek savunuyordu. Birinci gruptakiler ise, bu tarz bir malûmat yüksekliğini bir türlü hazmedemiyordu. Zaman zaman ortam gerildi, ve bu iki grubun mensupları biribirlerinin üzerine yürüdü.

Bir başka nokta, her iki grubun da ayrı matbaası ve gazetesi vardı. Birinci grubun lideri M. Kemal'in Hakimiyet–i Milliye, ikinci grubun lideri Ali Şükrü Beyin ise Yenigün isimli günlük gazetesi çıkıyordu. İki grup arasında, hemen her yönüyle derin bir muhalefet söz konusuydu. Gerilim had safhaya varınca, birinci gruptakiler, özellikle Ali Şükrü Beyi gözden çıkarma noktasına geldiler. Bu havayı sezen Çankaya Muhafız Komutanı Topal Osman, kendince bir plan hazırladı. Ali Şükrü Beyi tuzağa düşürdü. Onu evinde işkence çektire çektire öldürdü. Ardından da götürüp bir bağda toprağa gömdü. Birkaç gün sonra, ceset ortaya çıkartıldı ve bu cinayetin Topal Osman tarafından işlendiği anlaşılmış oldu.
Meclis, câninin asılarak idam edilmesine karar verdi.

Yeni Meclis'in üzerine sıçratılan bu ilk kan lekesinin Topal Osman'ın eliyle icra ve tatbik edildiği nihayet anlaşıldı anlaşılmasına da, ancak Topal Osman'ın bu işi tamamen kendi inisiyatifi ile yapıp yapmadığı bir türlü açıklığa kavuşturulamadı. Bunun muhakkak ki çok önemli sebepleri var. Birincisi: Meclis'in idamına karar verdiği Topal Osman, üzerine gönderilen askerlerle girdiği müsademe neticesi vurularak öldürüldü. Öldürülmekle de kalınmadı, her ihtimale karşı kafası kesilerek başı gövdesinden kopartıldı. Böylelikle, delil karartılmış ve soruşturmanın önü tamamiyle kesilmiş oldu.

İkincisi: Topal Osman'ın üzerindeki şahsiyetlerden, yani amirlerinden hesap sorulamadı, mahkeme yoluyla ifadeleri alınamadı; dolayısıyla, bu cinayetle bağlantılarının olup olmadığı anlaşılamadı, bağlantılar büyük çapta karanlıkta kaldı. Aynı durum ve şartlar bugün de değişmiş değil. Bu sebepten, cinayetin arka planı aydınlatılamıyor. Tarihin bu karanlık sayfası, acaba hep karanlıkta mı kalacak? Günün birinde her şey apaçık ortaya konulabilecek mi? Bu sorulara kesin ve net cevabın verilmesi şimdilik mümkün görünmüyor maalesef...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar