2012-03-28

Nâsıruddîn el-Albânî muteber birisi midir?

Nâsıruddîn el-Albânî muteber birisi midir?


Zamanımızın Önde Gelen Reformcusu el-Albânî Hakkında Kısa Bir Rehber
Yazan: Dr. Cibril Fuad Haddad
Tercüme: Murat Yazıcı
[Not: Köşeli parantez içindeki notlar mütercim tarafından eklenmiştir.]
Nâsıruddîn el-Albânî günümüz Vehhabî ve “Selefîleri” arasında en önde gelen bir bid’atçı ve reformcudur. Meslek olarak saat tamircisidir. Kendi kendisini eğiterek [sadece kitap okuyarak] hadîs âlimi olmak iddiasında olan bir kişidir. İslâmî ilimlerden herhangi birinde bir hocası [ve icazeti] yoktur. Kur’an-ı kerimi veya herhangi bir hadîs, fıkıh, akaid, üsûl veya imlâ kitabını ezberlemediğini itiraf etmiştir. Büyük Ehl-i sünnet âlimlerine hücum ederek ve fıkıh ilmini aşağılayarak meşhur olmuştur. Bilhassa, bir Hanefi fıkıhçısı olan babasının mezhebine karşı kötü niyet sergilemiştir.
Allahü teâlânın dostlarına ve tasavvuf ehline karşı aşırı saygısızdır. Önce Suriye’den, sonra Suudi Arabistan’dan çıkarılmış, 1999’da ölene kadar Amman-Ürdün’de ev hapsi altında yaşamıştır. Bid’atçıların, kendilerine has yeni yollar tutan reformcuların ve “Selefî” ve Vehhabî sempatizanlarının kıblesi olmaya devam etmektedir. Kitap tüccarlarının ve birçok eğitimsiz Müslümanın tercih ettiği bir yazardır. Çağımız Sünnî âlimlerinin ekserisi onun sapıklıkları hakkında ikazlarda bulunmuş ve birçokları onu reddeden makaleler veya kitaplar yazmışlardır. Bunlardan bazıları şunlardır:


1 – Hindistanlı hadîs âlimi Habiburrahman el-A’zami: 4 ciltlik “el-Albânî Şudhudhuhu ve Ahtâ’uh” (Albânî’nin Sapmaları ve Hataları).

2 – Suriyeli âlim Muhammed Sa’id Ramazan el-Buti iki klasik eser yazmıştır: “El lâ mezhebiyye ehtaru bid’atin…” (Bir Mezhebe Tâbi’’ Olmamak Şerî’atı Tehdid Eden En Büyük Tehlikedir) ve “Es Selefiyye Merhalatun Zemaniyyetun Mübareke lâ Mezhebun İslâmi” (Selefin Yolu Mübarek ve Tarihî Bir Çığırdı, İslâmî Bir Mezheb Değildi).
3 – Faslı hadîs âlimi Abdullah ibni Muhammed ibni Sıddîk el-Gummari: “Irğam el mubtedi’ el ğabi bi cevaz-it tevessul bi-n Nebî fi-r Redd ‘alel Albânî el vabi” (Muzır el-Albânî’ye Reddiye: Akılsız Bid’atçının Peygamber aleyhisselâm ile Tevessülün Cevâzına Mecbur Edilmesi), “El kavl-ul mukni’ fi-r redd ‘alel Albânî’l mubtadi’” (Bid’atçı el-Albânî’nin Reddi için İkna Edici İzah) , “Itkan es-sun’a fiy tahkik ma’nal bid’a” (Bid’atın Ma’nâsının Tahkiki için Hassas Çalışma).
4 – Faslı hadîs âlimi Abdulaziz ibni Muhammed ibni Sıddîk el-Gummari: “Beyan neks-el nekîs el mu’tadi” (İsyancının İhanetinin Teşhiri).
5 – Suriyeli hadîs âlimi Abdu’l-Fettah Ebû Gudde: “Redd ‘alel ebatil vel iftira-ât nasir el-Albânî ve sahibihi sabikan Zuheyr el-Şeviş ve mu’azirihima” (el-Albânî’nin ve eski arkadaşı Zuheyr el-Şeviş’in ve Destekçilerinin Yalanlarının ve Uydurmalarının Reddi).
6 – Mısırlı hadîs âlimi Muhammed Avvame: “Âdâb el-İhtilâf” (Görüş Farklılıklarını Uygun Şekilde İfade Etme Adabı).
7 – Mısırlı hadîs Âlimi Mahmud Sa’id Memduh: “Vusul et-Tahani bi isbat Sunniyet-üs subha ve-r redd ‘alel Albânî” (el-Albânî’ye Reddiye: Tesbihin Bir Sünnet Oluşunun Teyidi ve Karşılıklı Faydanın Varışı), Tenbih-ül Muslim ila ta’addi-l Albânî ‘ala Sahihi Muslim” (el-Albânî’nin Sahih-i Müslim’e Saldırısı Hakkında Müslümana İkaz).
8 – Suudi hadîs âlimi İsma’il ibni Muhammed el-Ensâr: “Te’akkubat ‘ala “silsilet-ul Ehadîs ed-da’îfe vel mevdu’e” lil Albânî” (el-Albânî’nin Zayıf ve Mevdu Hadîsler Hakkındaki Kitabının Tenkidi), “Tashih Salat-ut Teravih ‘işrîne rek’aten ve-r redd ‘alel Albânî fi tad’îfih” (Teravih Namazının Yirmi Rekat Oluşunun Doğruluğunun Tesbiti ve el-Albânî’nin Bunu Zayıflatmasının Reddi), “İbahat et-tahalli biz’zeheb el muhallak lin-nisa ver-redd ‘alel Albânî fi tahrîmih” (Kadınların Altın Takıları Kullanmasının Cevâzı ve el-Albânî’nin Bunu Yasaklamasının Reddi).
9 – Suriyeli âlim Bedreddin Hasan Diab: “Envar el mesabîh ‘ala zulumat el-Albânî fi salat-et teravih” (el-Albânî’nin Teravih Namazı Üzerindeki Karanlığının Aydınlatılması).
10 – Dubai’ın Diyanet İşleri Reisi ‘İsa ibni Abdullah ibni Mani’ el-Himyâri: “El i’lam bi istihbab şedd er-rihâl li Ziyareti Kabri Hayr-il Enâm” (Mahlukatın En Hayırlısının Kabrini Ziyaret için Seyahatin Tavsiyesi Hakkında Bildirim), “El bid’a el hasene aslun min usul-it teşri’” (Bid’at-ı Hasene İslâm Hukukunun Kaynaklarındandır).
11 – Birleşik Arap Emirlikleri’nin Diyanet İşleri Bakanı Şeyh Muhammed ibni Ahmed el-Hazreci’nin makalesi: ” el-Albânî: tetarrufâtuh” (el-Albânî’nin Aşırılıkları).
12 –Suriyeli âlim Firas Muhammed Velid Veys’in neşre hazırladığı İbni Mulakkin’e ait Sünniyyatü’l-Cumu’atü’l-Kabliyye’deki bir yazısı (Cuma Namazından Önce Kılınması Gereken Sünnet Namazlar).
13. Suriyeli âlim Semir İslâmbulî: el-Ahad, el-İcmâ’, en-Nesh.
14. Ürdünlü âlim Es’ad Selim Tayyim: Beyanu Evhâmi’l-Albânî fî Tahkikihi li Kitâb Fazlu’s-Salâti ‘ale’n-Nebî sallallahu aleyhi ve sellem (el-Albânî’nin Fazlu’s-Salâti ‘ale’n-Nebî Kitabını Neşrederken Yaptığı Hataların Teşhiri).
15 – Ürdünlü âlim Hasan Ali es-Sakkaf: 1. Tanâkuzâtü’l-Albânî el-Vâdihati fî ma Vaka’a fî Tashîhi’l-Ahadîsi ve Tad’îfiha min Ahta’in ve Galtatin, iki cilt (Albânî’nin Hadîsleri Sahih veya Zayıf İlan Ederken Yaptığı Hatalarda ve Gaflarda Mevcut Açık Çelişkileri), 2. İhticâcu’l-Ha’ibi bi ‘İbârâti men İdde’a el-İcmâ’a fe Hüve Kâzibun (Beceriksizin “İcma Vardır Diyen Yalancıdır!” İfadesine Sığınışı), 3. el-Kavlü’z-Zabtu fî Siyami Yevmi’s-Sebt (Cumartesi Günleri Oruç Tutmak Hakkındaki Sağlam İzahat), 4. el-Lecifu’d-Du’af li’l-Mutala’ib bi Ahkami’l-İ’tikaf (İ’tikafın Hükümleriyle Oynayan Kişiye Öldürücü Darbe), 5. Sahih Sıfat Salat en-Nebî sallallahu aleyhi ve sellem (Peygamberimizin Namazının Doğru Tarifi), 6. İ’lamu’l-Ha’id bi Tahrimi’l-Kur’ani ‘ale’l-Cünübi ve’l-Ha’idi (Hayzlıya ve Cünübe Kur’an-ı Kerimin [tutmanın ve okumanın] Yasaklığı Konusuna Burnunu Sokan İşgüzar Kişinin Değerinin Takdiri), 7. Telkihu’l-Fuhumi’l-’Aliyeti (Yüksek Anlayışın Sık Tekrarla Öğretilmesi), 8. Sahihu Şerhi’l-’Akideti’t-Tahâviyye (İmam Tahâvî’nin Akidesinin Doğru İzahatı).
Albânî’nin bid’atları arasında şunlar vardır:
1. Adabuz Zifaf [Evlenme Adabı] kitabında kadınların altın yüzük, bilezik, zincir vs. giymesini yasaklamaktadır; bu ulemânın icmâ’ına aykırıdır. [Mütercimin notu: Albânî’nin bahis konusu kitabının tercümesindeki yazı şöyledir: “Bazı erkekler nişan yüzüğü adı altında parmaklarına altın yüzük takarlar. Bu âdet bize Hıristiyanlardan geldiği için evvela onlara benzemek olur. Sonra da İslâm prensiplerine göre, altın takmak erkeklere zaten haramdır. İleriki sayfalarda zikrettiğimiz, altını kadınlara bile yasak eden nasslara muhalefet etmektir.” (N. Albânî, Hadîs-i Şeriflere Göre Evlenme Adabı, Arslan Yayınları, s. 64) Bu kitabın mütercimi Ali Arslan, bir not ilave etmiş: “Bu fetva, dört mezhebe muhaliftir. Dört mezhebe göre de altın kadınlara helaldir, bilinsin.” (s.66)]
2. Ticaretten kazanılan paranın % 2,5’lik zekâta tâbi’ olmadığını iddia etmektedir. [Halbuki] Ticaret Müslümanların arasında parayı deveran ettiren en temel faaliyettir.
3- Cumartesi günleri oruç tutmayı mutlak olarak yasaklamaktadır.
4- Üç Mescid dışındaki herhangi bir mescidde i`tikaf yapmayı yasaklamaktadır.
5. Ramazan ayında, şerî’atın tarif ettiği akşam vaktinden önce ve hakiki imsaktan sonra yiyip içmenin câiz olduğunu iddia etmektedir.
6. Hanefî fıkhını [bugünkü] İncil’e benzetiyor. (Bkz. Münzirî’nin Sahih-i Müslim Muhtasarı’na yaptığı yorum, 3. Baskı, Beyrut: el-Mekteb el-İslâmî, 1977, s.548). Bu ifade sonraki baskılardan çıkarılmıştır.
7- İnsanları, selef imamları (mesela, dört mezheb imamı) yerine kendisini taklid etmeye davet etmektedir. Takipçileri Albânî’nin görüşlerine uymayan hadîs-i şerifleri geçersiz kılmaya çalışmaktadırlar.
8- Kasden terk edilen namazların kazâ edilmesini yasaklamaktadır.
9. Hayızlı kadının ve cünübün Kur’an-ı kerîmi okumasının, tutmasının ve taşımasının câiz olduğunu iddia etmektedir.
10. Peygamberimizin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) kabrinin mescid içinde bulunmaya devam etmesinin Medîne’de mevcut bid’atlardan biri olduğunu tekrar tekrar iddia etmektedir.
11. Peygamberimizin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) kabrini ziyaret etmek veya O’ndan şefaat istemek maksadıyla seyahat edenin yanıltılmış bir bid’atçı olduğunu iddia etmektedir.
12. Allahü teâlâyı hatırlamak için elinde tesbih taşıyanın yanlış yapığını ve bid’atçı olduğunu iddia etmektedir.
13. Allahü teâlâ için Arş’ın üzerinde bir mekân uydurmuş ve buna el-mekân el-ademî (mevcut olmayan mekân) adını vermiştir.
14. Tamamü’l-minne isimli kitabında istimnânın [masturbasyonun] orucu bozmadığını iddia etmektedir.
15. Sahih-i Müslim ve Sahih-i Buhârî’nin “düzeltilmiş” baskılarını neşretmiş ve “muhtasar” [kısaltılmış] ismini vererek hileli bir yol izlemiştir. Böylece bu temel ve mühim kitabların bütünlüğünü [bozulmamış hallerini] ihlâl etmiştir.
16. Dört Sünen’in, İmam Buhârî’nin Edeb-ül Müfred’inin, Münzirî’nin Tergib ve Terhib’inin ve Süyûti’nin Cami’üs – Sağir’inin değişik bir şablonla yeni baskılarını neşretmiş ve bunların her birini “Sahih” ve “Zayıf” adını verdiği iki kısma ayırarak bu temel kaynakların bütünlüğünü [bozulmamışlığını] ihlâl ve tahrif etmiştir.
17. Diyor ki: “İlâhî sıfatları te’vil edenlerin bir çoğu zındık değillerdir, ama zındıkların söylediğini söylemektedirler.” Yine diyor ki: “Te’vil ile ta’til aynı şeydir.” (Fetâvâ (s. 522-523) ve Muhtasar el-Uluv (s. 23 vd.)).
18. Kasas/88’deki “O’nun vechinden [zatından] başka her şey yokluğa mahkumdur” meâlindeki âyette geçen “vech” kelimesini hâkimiyet ve mülk olarak açıkladığı için Buhârî’nin kâfir olduğunu imâ etmektedir. İmam Buhârî Sahih’inin Tefsir Kitabı kısmında der ki: “Vechi hariç, mülkü hariç ma’nâsındadır. Şöyle de söylenmiştir: Sadece O’nun vechi için yapılanlar hariç…” [Mütercimin notu: Kurtubî Tefsiri’nde diyor ki: “Ebû'l-Aliye ve Süfyan da şöyle demişlerdir: Kendisi ile yalnız­ca O'nun Vechi dilenen şeyler... (kalıcıdır) demektir. Yani sadece O'na yakınlaşmak maksadı ile yapılan ameller kalıcıdır.”] Buna karşı Albânî şu lafı ağzından kaçırmaktadır: “Hiç bir gerçek mü’min böyle bir şey demez” ve “el-Buhârî’nin böyle söylemediğini düşünmeliyiz.” (Fetâvâ s. 523)
19. Albânî el-Tevessül isimli kitapçıkda Mu’tezileyi taklid ederek, Peygamberimiz (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) veya Evliyadan biri vasıtası ile tevessül, istigase ve teşeffü’yü İslâm’daki haramlardan biri olarak ilan etmekde ve şirke denk olduğunu söylemektedir. Arkadaşları İbni Baz ve el-Kahtani (bkz. el-Vela ve el-Bera) gibi taklidçileri ve başkaları da böyle iddia ediyorlar. Bunlar böylece çok sayıdaki sağlam ve açık rivâyeti inkar etmiş oluyorlar. Meselâ, İmam Buhârî’nin İbni Ömer’den (radıyallahü anh) rivâyet ettiği şu hadîs-i şerif böyledir: “Kıyamet Günü güneş öylesine yaklaşacaktır ki, akan terler kulakların ortasına kadar erişecektir. Böyleyken Adem aleyhisselâmdan yardım isterler (istigasu), sonra Musa aleyhisselâmdan, ve sonra Muhammed aleyhisselâmdan. Muhammed aleyhisselâm onlar için şefaat edecektir (fe yeşfe’u)… ve o gün Allahü teâlâ O’nu yüce bir makama çıkaracaktır, böylece ayakta duran herkes (kâfirler dahil) O’nu öveceklerdir (yehmeduhu ehlu el-cem’i küllühüm).”
20 – Ölüm meleğinin isminin Azrâîl olduğunu inkâr etmekte ve bu ismin İsrailiyattan başka kaynağı olmadığını söylemektedir. Halbuki, Kâdî İyâd rahimehullah Şifâ-i Şerîf’de bu konuda icmâ’-ı ümmet olduğunu bildirmektedir.
21 – Diğer Vehhabîler ve “Selefî” bid’atçılar gibi Albânî de Eş’arîlerin, Mâtürîdîlerin ve tasavvufçuların Ehl-i sünnet dışı ve hatta İslâm dışı olduğunu iddia etmektedir. Halbuki Allahü teâlâ ve Peygamberi (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) bunları övmüştür! “Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever; onlar da Allah’ı severler…” (5:54) meâlindeki âyet-i kerîme indikten sonra, Peygamberimiz (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) Ebû Musa el-Eş’arî’ye işaret etti ve dedi ki: “Onlar bu zatın kavmidir.” (İyad’dan rivâyet eden İbni Ebi Şeybe ve el-Hâkim bunun Müslim’in kıstasına göre sahih olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca el-Heysemî’nin sahih olduğunu bildirdiği bir isnadla el-Taberânî tarafından rivâyet edilmiştir.) el-Kuşeyrî, İbni Asakir, el-Beyhakî, İbni Sübkî ve başkaları dedi ki: Ebû Hasen el-Eş’arî’nin takipçileri –yani Eş’arîler, ki ekserisi tasavvuf ehlidir- Ebû Musa’nın kavmine dahildir çünkü, bir Peygamberin kavminden bahsedilen her yerde kasdedilen o Peygambere tâbi’ olanlardır. [Mütercimin notu: Ehl-i sünnet i'tikâdındaki iki mezheb imâmından biri olan Ebû Hasen el-Eş’arî (Ali bin İsmâil) hazretleri Eş'arî kavmindendir. Şeceresi şöyledir: Ali bin İsmâil bin İshâk bin Sâlim bin İsmâil bin Abdullah bin Mûsâ bin Bilâl bin Ebî Bürde bin Ebû Musel-Eş’arî. Ayrıca bkz. Kurtubî Tefsiri, Mâide/54.]
Mâtürîdîlere gelince, Hâkim, Zehebî, Süyûtî ve Heysemî’ye göre Bişr el-Ganevî veya Bişr el-Has’ami’den sahih bir zincirle gelen şu hadîs-i şerifde onlara atıfda bulunulmaktadır: “Kostantiniyye elbette feth edilecektir. O’nu feth eden kumandan (Fatih Sultan Mehmed, Allahü teâlâ ondan razı olsun), ne güzel kumandandır! Onu fetheden asker ne güzel askerdir!” Hem kumandan hem de asker klasik Hanefi Mâtürîdî idi ve biliniyor ki Fatih Sultan Mehmed tasavvufçuları sever ve sayardı, tevessül yapardı ve bir şeyhe bağlıydı.
Üstelik, Mâtürîdîlere, Eş’arîlere ve Ehl-i Tasavvufa düşmanlık nifâktır ve İslâm ümmetine düşmanlıktır; çünkü İslâm âlimlerinin ekserisi bu tarife dahil [Mâtürîdî, Eş’arî ve tasavvuf ehli] idi.
22- En az beş kitabında Medîne-i Münevvere’de Mescid-i Nebevî’deki Yeşil Kubbe’nin yıkılmasına ve Peygamberimizin (aleyhisselâm) kabrinin mescid dışına alınmasına çağrı yapmıştır (Ahkâmu’l-Cenâiz ve Bida`uha, Telhis Ahkâmu’l-Cenâiz, Tahziru’s-Sâcid, Hiccet el-Nebî, and Menasik el-Hac ve el-`Umre). [Mütercimin notu: Sevgili Peygamberimizin (aleyhisselâm) kabrinin mescid içine alınması Halife Velid zamanında, Ömer bin Abdülaziz Medîne valisi iken 87-88 senelerinde gerçekleşmiştir.]
23 – Diyor ki: “Peygamberin (aleyhisselâm) kabrinin yanında kendisine selâm verenleri işittiğine dair hiç bir delil bulamadım” ve “İbni Teymiyye’nin (Mecmû’u'l-Fetâvâ (27:384)) Peygamberin (aleyhisselâm) yakında bulunanların selâmını işittiğine dair iddiasını nereden aldığını bilmiyorum.” (Numan Alusi’ye ait el-Âyât’ul-Beyyinât hakkındaki notlarında (s.80) ve Silsiletut Da’ifa isimli eserinde (No: 203).) Bu ve bir evvelki [22.] maddedeki görüşleri Albânî’nin en büyük anormallikleri arasındadır ve hiç şüphesiz bid’at ve sapıklık imzasını taşımaktadır.
24. Bayram günlerinde akrabaları, komşuları ve arkadaşları ziyaret etmeyi bid’at sayıyor ve yasaklıyor (Fetâvâ, s. 61-63).
25. Dar’ül-harb olması gerekçesiyle Müslümanların toplu olarak Filistin’i terk etmeleri ve yahudilere bırakmaları gerektiği yönünde bir fetva vermiştir (Fetâvâ, s. 18).
26. Salat el-Nebî kitabında, teşehhüdde söylediğimiz “Allah’ın selâm, rahmet ve bereketi Senin üzerine olsun” ifadesi yerine “…O’nun üzerine olsun” ifadesini tavsiye etmektedir. Bu görüşü dört Sünnî mezhebe aykırıdır. Buna dayanak olarak Peygamberimizin vefatından sonra Sahabelerin dolaylı hitab formülünü kullandıklarından bahseden bir İbni Mesud hadîsini öne sürmektedir. Ancak Peygamberimiz (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) bizzat kendisinin namaz kıldığı gibi kılınmasını emretmiş ve “Ey Nebî, Allah’ın selâm, rahmet ve bereketi Senin üzerine olsun” demiştir ve vefatından sonra bunu değiştirilmesini emretmemiştir. Üstelik, sünnetlerine tâbi’ olmamız emredilen Ebû Bekr ve Ömer (radıyallahü anhüm) gibi büyük sahâbîler de diğer sahâbîlere ve tâbi’îne böyle bir değişiklik öğretmemişlerdir!
27. Teravih namazının 11 rekattan fazla kılınmasını yasaklamaktadır. Buna dayanak olarak Peygamberimizin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) 11 rekattan fazla kılmadığını öne sürmektedir. Bu tavrıyla, Peygamberimizin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) kendisinden sonra gelen Hulefâ-i râşidîn’in sünnetine uyulması yönündeki açık emrine küstahça karşı gelmektedir.
28. On bir rekat teheccüd namazı kıldıktan sonra fazladan nâfile namaz kılmanın bir itaat fiili olmaktan ziyade bir bid’at olduğunu iddia etmektedir. Bu görüşüne gerekçe olarak Peygamberimiz “tüm hayatında hiç bir zaman 100 rekat namaz kılmamıştır” demektedir (Fetâvâ, s. 315-316). Halbuki âlimler Peygamberimizin belli bir miktar bildirmeden tavsiye ettiği bir iş için bir üst sınır olmadığı konusunda sözbirliği yapmışlardır. Üstelik, Peygamberimiz üç ayrı sahih rivâyette şöyle buyurmuştur: “Bilin ki iyi işlerinizin en iyisi namazdır” (İbni Mace ve İmam Ahmed), “Namaz nûrdur” (Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace, İmam Ahmed, Darimi) ve “Gece namazı ikişer (rekat) kılınır ve eğer biriniz sabah namazının vaktinin girmesinden korkarsa bir tek kılsın” (Dokuz hadîs kitabında mevcut İbni Ömer rivâyeti). Ayrıca, İmam Abdülhayy Leknevî’nin İkâmetu’l-Hücce alâ enne’l-İksâr fi’Ta’abbüd Leyse bi Bid’a kitabının ikinci kısmında derlediği birçok sahih rivâyetle sabit olmuştur ki Eshab-ı Kiram (aleyhimürrıdvan) ve Selef-i Salihin her gün yüzlerce ve hatta binlerce rekat namaz kılarlardı!
29. Cuma’nın iki ezanı arasında ve namazdan önce dört rekat namaz kılmanın bid’at olduğunu kabul etmektedir. Halbuki, Peygamberimizden (aleyhisselâm) sahih olarak rivâyet edilmiştir ki Peygamberimiz Cuma’dan önce dört rekat ve Cuma’dan sonra dört rekat namaz kılardı (Hazret-i Ali ve İbni Abbas’tan (radıyallahü anhüm) hasen bir zincir ile: El-Irakî (Tarhu’t-Tesrib, 3:42), İbni Hacer (Telhîs’ül-Habîr, 2:74), el-Tahanavi (İlâu’s-Sunen, 7:9).)
30. Sakalı bir tutamdan fazla uzatmanın haram ve bid’at olduğunu söylemektedir. Halbuki şerî’atte buna bir delil yoktur ve ulemâdan kimse böyle bir şey söylememiştir (Fetâvâ, s. 53) [Mütercimin notu: Sakalın bir tutamdan fazlasını kesmek sünnettir. Bkz. İbni Abidin.]
31- Geçmiş ulemâyı ve çağdaşlarını aşağılamak ve kötülemek yönündeki meylinin dizginini salıvermektedir. Netice olarak, Albânî’nin yazılarını içlerinde mevcut menfur ve kötü niyetli yaklaşımdan etkilenmeden okumak zordur. Mesela, Buhârî’nin Edebü’l-Müfred’inin geçmişteki editör ve şarihlerini “günahkâr”, “dayanılmaz oranda cahil” ve hatta “yalancılar” ve “haydutlar” diyerek karalamaktadır. Bunlardan biri hakkında diyor ki: “(Onun seçimlerinde) O kadar çok zayıf hadîs var ki… bu İslâm dışı bir yaklaşımdır”. Bir başkası hakkında şöye diyor: “Bu müsamaha edilmemesi gereken cehalettir”. Bir başkası hakkında da “Uydurma ve açık yalan… Onun baskısı (geçmiş bir baskıdan) çalıntıdır.” (Sahihü’l-Edebi’l-Müfred, Giriş Kısmı, s. 15, 20, 26). Bunlar gibi misaller aslında Şeyh Hasan Ali el-Sakkaf tarafından derlenmiş olan “Albânî’nin Ümmetin Âlimlerine Karşı Sarfettiği Hakaretlerin ve Tiksindirici İfadelerin Sözlüğü” başlıklı bir kitabı doldurmaktadır.
32. İbni Hazm’ın ihtilafların hiç bir zaman rahmet olamayacağı ve “Eğer o, Allah’dan başkası tarafından olsaydı, muhakkak ki içinde birbirini tutmayan birçok söz ve ifadeler bulurlardı” meâlindeki Nisâ/82 âyet-i kerîmesine dayanarak ihtilafların her zaman belâ olduğu şeklindeki mezheb düşmanı iddiasını tekrar gündeme getirmiştir (Silsiletut Da’ifa, 1:76 No: 57). Halbuki çok önceleri İmam Nevevî Sahih-i Müslim’e yaptığı şerhde bu görüşü çürütmüş ve şöyle demiştir: “Bir şey rahmet ise, onun zıddının rahmetin zıddı olması lazım gelmez. Kimse böyle bir şart öne sürmemiş ve hatta cahillerden ve cehaleti yayanlardan başka kimse böyle bir şey söylememiştir.” Bunun gibi, el-Münâvî Feyzü’l Kadir’de der ki: “Bu kalplerinde hastalık olan bazı kişilerde tezahür eden bir uydurmadır.”
33. İmam Busayrî’nin Kasîde-i Bürde’sini okuyanlara kin kusmakta ve onlara, yani Kasîde-i Bürde’yi okuyan milyonlarca Müslümana (ki bunların içinde Kasîde-i Bürde’yi okunması şart eserlerden biri olarak İslâmî müfredata dahil eden İbni Hacer el-Askalanî, es-Süyûtî ve es-Sehâvî gibi imamlar vardır. Bkz. Es-Süyûtî, Hüsn-ül-Muhâdara, Kahire 1293 baskısı, 1:260 ve es-Sehâvî: A.J. Arberry, Sakhawiana: A Study Based on the Chester Beatty Ms. Arab. 773 (London: Emery Walker Ltd., 1951, s. 5-9)), “mehâbîl” [kreten] diyerek hakaret etmektedir (es-San’ânî’nin Ref’ul-Estâr’ının girişinde, s. 24-25).
34. Eş’arîleri küçülten yalanları devam ettirmektedir. Mesela, İmam Seyfeddin el-Âmidî’nin namaz kılmadığını söylemektedir (Numan Alusi’nin el-Âyât’ul-Beyyinât’ına eklediği notlarda, s. 88). Halbuki, Dr. Hasan el-Şafii “el-Âmidî ve ârâuhu’l-kelâmiyye” isimli dev biyografide Âmidî’nin namaz kılmadığı şeklindeki bu hikayenin Şam’da mantık ve felsefe dersleri verdiği için kendisine karşı açılan bir kampanya sırasında yayılmış bir yalan olduğunu göstermiştir. [Mütercimin notu: el-Albânî'nin İmam Seyfeddin el-Âmidî hakkındaki çirkin lakırdısı şudur: "İtikadı bozuk olduğu için Şam’dan sürgün edilmiştir. Namaz kılmayı terk ettiği doğrudur."]
35. İlk olarak Mısır’daki Selefîyye Matbaası’nın kurucusu Münir Ağa tarafından öne sürülmüş olan ve İmam Muhammed el-Cüveynî’nin –İmam el-Haremeyn’in babasıdır- Eş’arî akidesinden “tevbe ettiği” ve güya “Risâle fî İsbâti’l-İstivâ ve’l-Fevkıyye” başlıklı bir eser yazdığı şeklindeki yanlış iddiayı sürdürmektedir (Muhtasar el-Uluv, s. 277). Bu uydurma iddia günümüz “Selefîleri” tarafından bâriz saiklerle ve delilsiz olarak yayılmaya devam etmektedir. “Selefîler” [Vehhabîler] bunu İmam Cüveynî’nin [kendileri gibi] tecsim ve teşbih fikirlerini benimsediğini göstermek için kullanmaktadırlar. Halbuki böyle bir risaleden bibliyografyaların ve biyografilerin hiç birinde bahsedilmemektedir. Hatta, Zehebî bile el-Uluv isimli mücessime görüşleri ansiklopedisinde böyle bir risaleden bahsetmemektedir. Daha da mühimi, mezkur risale modern tartışmacı üslub ile yazılmıştır ve çağdaşımız olan mücessimelerin tipik saplantılarını yansıtmaktadır.
36. İctihad hakkındaki Muaz bin Cebel hadîsini –çok büyük bir ekseriyetle- sahih kabul ettikleri için fıkıh âlimlerini küçültmektedir. İslâm’da “ilim” tarifinde fıkıh değil sadece hadîs olduğunu iddia etmektedir (el-Kasımî’nin el-Mesh ala’l-Cevrabeyn’ine eklediği notlarda, s.38. Muaz hadîsi hakkında Mayıs 1999 tarihli “[4] Probativeness of the Sunna” [Sünnetin Hüccet Oluşu] başlıklı yazımıza ve o yazıdaki 5 numaralı nota bakınız. [Mütercimin notu: Bu yazı internette bulunabilir.]) Halbuki selef âlimleri açıkca ifade etmişlerdir ki, fıkıh bilmeyen bir hadîs âlimi sapıtmış bir bid’açıdır! Âlimi “elbette, Selefî âlim ma’nâsındadır, Halefî âlim (Mısırlı Şeyh) Gazalî değildir!” diyerek tarif etmektedir. (Tahrimu Alati’t Tarab, s. 160). El-Kurtubî der ki: “Allah adamlarından biri dedi ki: Zamanımızda henüz ortaya çıkmamış bir taife âhir zamanda ortaya çıkar, âlimlere lanet eder ve fakihleri aşağılar.” (El-Kurtubî, Tefsir, 7:191).
[Bu yazının İngilizce orijinali şu adreste bulunabilir:
http://www.livingislam.org/alb_e.html ]
Not (21 Temmuz 2009): Bu tercümeyi tamamlamam için beni teşvik eden Mehmed Şevket Eygi Bey’e teşekkür ediyorum. Bu yazı ilk olarak 2004′de “Albani and His Friends” isimli eserde neşredilmiştir. Bu tercüme, yazının yukarıda bağlantısını verdiğim adresteki biraz kısaltılmış şekline göre yapılmıştır. Kendisi ile yazışmalarımda, Dr. Haddad kitabının 2. baskısının hazır olduğunu ve bir süre sonra satışa sunulacağını haber vermiş bulunuyor.
Not (2 Ocak 2011): Kitabın ikinci baskısı çıkmış bulunuyor:
Gibril Fouad Haddad, Albani & His Friends: A Concise Guide to the Salafi Movement, 2nd Ed. Revised and Expanded, AQSA Publications, UK, 2009.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu ay öne çıkanlar